AŞK KORKULUĞU YAĞMURLARI

25.12.2003 /Qazvin

İki pencere arasında kalsaydı adım,
Üşüdükçe herkesin yüksek dağları
Kızıl kar yağsaydı gözlerim.
Her gülünü kokladıkça hayatın pişman olsaydı ölülerim
Yeniden yaratıldığına yeniden pişman olsaydı ademim
Ve kursağımda kalmasaydı bu kadar
Bu iştahsızca içtiğim
Hayatın sokakları o kadar
Sağır olmamak için şu kadar beni
Kör etmeselerdi
Sulara açılan gizli kapılarında.

Duydum orda bir gök varmış
Sesiyle büyülüyormuş kapalı gözleri
Endamıyla sağır ediyormuş kulakları.
Tadıyla vardığımız her zevkte vardı böyle bir gök
Bize ayak altındaki toprağını unutturan insanın
Kalbinden önce aklı uçarmış
Ölümü hayatın gözlerinde bulan insanın.

Musikarın gagası gibi deliktir kalbim
Her esişinde kayıp bir iklimin
Farklı yağmurlar yağar
Sarı yeşil mavi yağmurlar iner acı senfonilerin damında
Ellerinde tanıdık bir resim,
Asarlar kayıp göklerin öylesine bulunmuş toprağına
Orada bana ızdırap yakar
Fuzuli, Benan’ın göz çanaklarına
Işığı olmaktan eskinirim ve karanlığa savrulmuş yarasaların
Bulamadığı bir yerde bütün şiirlerini okurum o zaman
Bütün sesleriyle renklerin, kavrukluğuyla yağmurların
Kalabildiyse ve hala insanın renklerini kaybetmeyen
İnsan dilinin seslerinin mısralarında dinlendiririm
Ötesinde olan kendiliğini insanın.

Bana aşktan bir elbise giydirdiler çok sonra
Kentin en lüks sokaklarında korkuluk kaldım
İnsan kalamayan kimseden hiç kaçmadım
Bu yüzden etrafım korkusuz üryanlarla dolu
Kaçıp da kaçamıyorum insanını giyinen
Yağmurlardan, karlardan: seslerden, görüngülerden
Bana hiç ayrılmak istemediğim sabit toprağım kalıyor
Şehrin terk edilmeyen gökyüzünün altından
Yıpranan üzerime, insanlar kaçsın diye
O yüzden korkuluk yağmurları yağıyor

You May Also Like

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir