Gelmeyi Elbet ben de Bilirdim…*
26.11.2017/ Üsküdar
Çıkacaktım yola,
Kentlerden düşerek, kendimden inerek erken
Varacaktım sana
Adını unutarak, yüzünü yeniden çizerken
Gelecektim zorlu kapına
Bu yer bu gök ağrısı düşmeseydi insanın çürüyen aynasına
Kırılmasaydı o saf, ilk anın resmi çıkarların falında
Dünyadan üryan, toprakla yaralı
Suya kanlı boynumu elbet dökerdim yamacına.
Bu yüzden sese heves veriyorum,
Gel ve kurtar beni kendimin girdabından!
En çok kendimden yara aldım bütün zaferlerin sonunda
Gel ve gider kendimin bana uzayan arzusunu
Ya dindir onun susamışlığını ya dirilt benim sükutumu
Gördün işte, güçlü biri değilim
Güzel, hiç değil.
Çirkinliği buldum bütün güzel yansımaların aynasında
Hakkım yok bu yüzden, biliyorum
Yerim yok özenle hazırlanmış şatafatlı sofralarda,
Nesebim belli, tekne sürmemiş hiç babam beyaz kanlarda
Kır atlarla kılıç kirletmemiş hiç dedem kızıl meyvalar için.
Şimdi nerden döndürmek gerekir çarkı feleki bilmiyorum.
Çünkü ben doğduğum ilk sabahla yazgıya sürülmüşüm
Hep sana doğru uzayan bir düşe vurulmuşum.
Sonra Bir düşte vurulmuşum kendimin hançeriyle
Çünkü ben uyandıktan sonra da senin için kanayan bir gerçek olmuşum.
Çıkacaktım yola,
Bütün gerçekliğimin bir yalan olduğunu duyma pahasına
Düşecektim kapına,
Yeter ki azıcık bir bakışın düşsün
Tanrıların bin bir pişmanlıkla
Hala
İçimde korudukları çürümüş insanlık sancısına…
- Bu Şiir Aşkar Dergisi’ninin 61. sayısında yayınlanmıştır