ROZAYA İNAT

21.6.1998/D.evler

Erguvanların kıpır kıpır doğrularında bulurdun beni. Proleterya’nın sabahını görmezdi akşamlar. Çünkü güller geldiğinde Roza gidiyordu. Kanadı kırık kuşlar artık merhamet istemiyorlardı. Ya kanatları artık kırık değildi ya da henüz şiirini dinlememişler Roza. Ve artık güller de kanı hiç sevmiyor. Yaşam öğütülmüş bir gecedir aşıkların gözlerinde ve sen Roza artık cehennemliklerin cennetisin veya cennetliklerin cehennemi…

Yaşamı ölümlerinde arayanlar artık ölümü yaşamlarında arar oldular. Ve artık eskisi gibi aya kirli çakallar ulumuyorlardı. Hem temiz çakalların uluması da kimseyi ilgilendirmedi galiba. Tavşanlar dağa bir aslan gibi baktıklarında tilkiler yemiyor bu numarayı artık. İsterse yağmur yamuk yamuk düşsün aşıkların gönlüne. Bir alan formülü bulunur elbet ( (a+c)/2.h). Uyumazlar artık çakallar masmavi göğün aşklarında. Tavşan derdine düşmüş kurtlara inat. Çakallar şereflerine güvense ne olur Roza? Ah Mona Roza veya Di Roza benim olmadığım yerde sen olmuşsun ne yazar? Kalbimin olmadığı yerde benim değerim ne eder Roza? Bunca enflasyon içinde % 20 değil % 80 zam yapsan ne olur Roza? Benim değerim yalnızlığım kadardır.

Ah Roza bence perdelerini çekme, çok kirlenmişler. Beyaz gördüğüm yüzünle ört yüreğini her ne kadar insanlar kara yüreğinle yüzünü örttüğünü söylese de. Ve ben Roza senin olmayan bakışlarında benim olmayan seni bulurum elbet. Bir gözünü kırpman göz yaşlarımdan düşmen için yetecek. Anla Mona sen delisin bu dünyada ben öldükten sonra. (yaşıyor muydum Roza’ ya tutsakken ? ).

Turfanda hüzünler ve aşklar artık daha değer getiriyordu akdeniz akşamlarında. Artık ne zeytin ağaçları ne söğüt gölgesi vardı Roza! Senin olduğun yerde. Güneş başını kaldırdığında gözlerimi kör eden aşkının karanlığı bir giyotin gibi keser ensesini. Ama üzülme Mona yüreğim senin aşkınla aydınlanıyor. Bana ne insanların karanlıklarından varsın güneş doğmasın karanlığa seninle Roza. Nişan yüzükleri ve kapı sesleri masraflı olmaya başlıyor ama. Başlık parası dahi iyi kurtarıyordu eskiden. Seni unutturuyor artık Roza kardeşlerinin sayısı babanın istekleri. Annenin dilekleri seninki kadar da değil artık Roza. Ah kaynanam cadı olsaydın da önce konuşsaydın Roza’ dan. Ah Roza bir konuşman ölmem için yetecek ve zeytin ağaçları söğüt gölgesi artık para etmiyordu. Turistik tesisler daha avantajlıydı poli Rozalar açısından.

Bizim köyün derelerinden sen kokardın kurbağaların parfümleri fransızdı senin yanında. Bir hüzün gibi kıvırarak akardın dağların böğründen vadilerin yarık kalplerine. O ıssız vadilerde erguvanlar yeşertir sevinçleri.Zambaklara en yoğun besi ortamlarında açmak düşüyordu. Yani Roza zambaklar bu çağın kalplerindeki yoğunlukta açıyor. Böyle olunca da bir gurur kalmıyor çiçeklere. Irmaklar hepsini bütün gurur ve şerefi dağlara taşıyorlar akışlarına inat. O zamanlar rüzgar daha cesurdu. Yaylanın düzgünlüğüyle akardı tenimize rüzgar. Henüz mum icad edilmemişti. Floresanlarla aydınlatılıyordu ruhumuz, yani beyaz ışıkla. Ve zambaklar yalnızlığında açıyor göğün kalabalıklarına.

Anlamıyorum Roza ellerin neden benimkinden güçlü. Ben nar çiçeklerini ezemen ne sadistim senin gibi, ne de benim gibi mazoşistim. Denizin dibinden de çok korkarım ırmakların esrikliğinden.
Bu “zaman” da ne huysuz şeymiş bu gün de gelmedi randevusuna. Bak şu karşıdan karşıya geçen değil mi? Bu virajda da zaman çabuk geçmiyor. Tarihine güveniyor herhalde. Roza sakın uyuma. Ola ki turnaları uyandırırsın, kaçırırsın. Bak ne güzel tuzaklar kurmuşum Roza. Uyursan hepsi rüyana gelir. Üstelik yıllardır göğe bakıyorsun. Bulabiliyor musun bari bir tevafuk? O göz bitkin sana dönecek.

Bizim buralarda artık her mevsim yaz bahçemizde kaktüsler biter ve kaktüs kuşları akşamları iner serin dikenli yanlarımıza.Terlememizi azaltır,kara ve kızıl renkleri kuşların. Ah Roza seni vursalar bir kuş yerine ve göğsüme dağlasalar(yarama tuz basar gibi oluyor),ah Roza yara mı kalır bende…

Ki ben Roza bulamam seni.Ne kayıp ilanlarında, ne belediyede. Zaten yer de kalmamıştı gönül yelkenimizde. İyi ki de kayboldun. Seni cumartesi annelerine havale ediyorum. Umarım tayinin iyi bir yüreğe çıkar(benim ki gibi). O sinsi bakışların doldurur basketbol potasını smaçlarla.Ki ben Roza bulurum seni senin olmadığın yerlerde.(zaten bulmak istemiyordum)

Sağlam sağlam bak yüzüme Roza bir daha bu Metalika’yı dinleyemeyebilirsin.Senin aşkına sığar bütün sazlar ,benim gözlerime bütün bulutlar.En güzel kurşun bir ölüm gönderir.Ki senin bakışlarından kırılmıştır bir parçası ölümün.

Ah Roza artık inansan inanmazsan ne olur. Ben zaten bir ölüyüm. Bedenim ne bir alev ne de eflatun bir sızıyı hisseder oldu.Ve Roza ben bir ölüyüm yani aynaya bak da gör beni gözlerinde. Anla yaşayan aşıklar niçin erken ölür…

You May Also Like

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir