14.6.99/Kadırga
Akşam yine gelmişti işte. Her şeyi yine sabahlamış, yozlaşan kederi yine taşıdı dünyama bu sessizlik. Herkes son sözünü söylemek üzereydi. Çarşı, Pazar, sokaklar, arabalar, güneş ve annem son sözünü söylemek üzereydi güne dair. Sevinçlikler yumağındaki çatallanmış yol evhamımızı yine duyumsamaya başlamıştık. Çıkınımızda zeytinlerimiz bitmiş. Son kuşların ekmek kırıntıları kalmış avuçlarımızda. Her yan bir sonu andırıyor, her yer göçü ve dinginliği bir gidişe doğru. Bahar da gitmek üzere, çocukların seherlerine indirdiği yağmurlarıyla gitmek üzeredir bu akşam. Adımlarında bir günün, ayak seslerinde gecenin, yine bir zulmün bir eşkalin son nefesi karışıyor bulutsuzluk özlemlerine. Yine her yer karanlık olacak. Günü örtecek gece, zulmü ve acıları örtecek yine karanlık. Bundan güven duyacağım. Görmemem için sebeplerim var çünkü. Kendime çıkarsamalar buluyorum. Esrik sonluğuma nedenselliğin mor kılıçlarını savuruyorum. Mor Dağların beni kaçırışını geceye. Yalnızlığa ve tekliğe ulaştıran akşamında uçuruşunu seviyorum, gökyüzünün.
Sonra gülden homurdayışlar sinecek tenime. Tenimden buğulu bir zaman inecek toprağa. Yorgun kalacak saatler. Alanlar olgun besleyişlerin kucağında mavi ışıkları yudumlayacak. Ben akşamın girdabında lahuti bir sonu noktalıyorum yine. Secdelerimde bir ahenk var. Hayata ulaştıramadığım bir soluk taşıyor kitabımın sözleri.
Akşam belki yarın yine gelecek. Herkes bitirememiş olduğu son sözünü yine söyleyecek. Son sözünü söylemeye çalışacak zaman. Düşlemlerindeki çocukları salacak sokaklara tarihi evler. Anda yaşayamadığımızı geçmişin akşamlarında aramaya başlayacağız. Mazinin doruklara yükselmiş haşyetini bulgur bulgur gözlerimizin ufkunda izleyeceğiz yeni bir akşam vakti. Akşam bir yeni vakti tütsüler,sarsıntılar ve galeyanlar yağmalarken biz eski bir eşkıyanın kör gözlerine bakacağız belki. Belki bir akşam vakti donuk gözlerde bulacağız bir akşamın vaktini söylenmiş sözlerin yalnızlıklarında.