NEDEN BAŞLAYAYIM Kİ…(SEVMEKLE)

12.03.2000/Haseki

İstemezdim ben de böyle hiç tükenmeyi,hiç tükenmeyi bilmezdim oysa bir dalgınlığı.Ne zaman ki sesler boğuldu yalnızlığımın girdabında,bana kalan kendimde umut ne getirecekti.Benden başka kime,neyi salardım umutlu gözlerimde?Ne ki tükenmişlik…
Hayatın son durağında inme,ne ki bitmek bir yangının olmayan benimde vücut bulması ve sarılmasıdır yazgılarına sanrılarımın.Ne ki kalmamıştır hiç bir kaygısı zamanın .Ne ki hayat benden vazgeçmiştir.Daha iyi bir soluk buluşundan değil ,ama bendeki tükenmişliğe her gün bir parçasını yama yapan bu başkalarının hayat kaybettikleri bana kendini.Kendini bulmaya başladı kopunca alnımın kırışlarından zamanın ıslak suları.Ne ki kor ateşlerin kapılarında beklemiyor Eyyub`un rengi.Ne ki ben Yakup`un kör gözleriyle hiç bakmadım bu yaşanılanımda.Ve ola ki görünmeyenimde acımasız bir yırtığın fezleke tuzaklarında yitirebileceğim bir aşkım da yoktu.Ola ki bu serencamın alev alev kuduran yalnızlığı beynimin kıvrımlarında her gün aklımda bir tas umut alsın aldancıma.Olmaya ki ben,Tur Dağına çıkmadım.Kuyulara girmedim.Ne arayanım vardı ve ne aradığım. Kaybolmak, aradığını unutmaktı.

Hatırlanış kisvesinin hücreleri küflenmiş kırmızı tuğlaları ördüğü birer zehir zemberek sırat köprüsü…Ben aldandım ki;kendimi kaybedeyim.Ben kaybettim ki arayayım olmayanımı.İstemezdim biliyorum ben,inan hiç istemezdim çocukken boğulan bir kuşu gördüğümde kendimin de bir gün boğulacağını.O yüzden istemiyorum artık dinmesin,bitmesin beni yakan bu ateşin hıçkırıkları.Bu yangının küllerini sonrama belki alacaklarım kaçırsın.

Belki ben düşerim de öyle aşkın en onulmaz ayrılığının yarasına,işte öylece serperim ki kendimi kanayanıma bu aşkın, fıttırıp kendini o dehlizden bu dehlize atsa ve zehirleşen
başımı her gün benim yok oluşuma,tükenmişliğime vurup yarsa,ve ben daha yaranın üzerinde bitmemişken,artık çoğalsa bu aşkın “bencil” yaraları.Anlarım belki o zaman kime,kaç yalnızlık,kaç bitmişlik lazım.Kalemimin öfkesine kaç kurbanın közü yeter bilmiyorum. Susulmasına bu konuşmayı öğrenen gittikçe çığlığı daha belirgin duyulan
bu yüreğe daha kaç aşkın kaç hüznü gerek bilmiyorum.Ovup ovup katılaşan cesedimi buharlaşan bir yazgının küllerine savurup yıkılmak istiyorum.Dizlerimin üzerine gökyüzünün kapılarını koyup başımı hep ayaklarımdan aşağı tutup gömülmesini istiyorum Semud’un bu umut taşlarının arasına.

Ve kendimin sesini dinlemeye başlayıp öyle ölmek istiyorum bu aşkın olacağında. Kimseden habersiz bir yere götürülüp unutulanların defterine geçsin istiyorum kayıtlarım. Ve mezarımı da ölülerden gayrı kimse bilmesin bu yaşanılan yazgıların sahillerinde, an be an soğuk sesleri vurdukça kayıp gözlerin kentin kıyısına…

You May Also Like

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir